Gümüşlük'ten 3 portre...

Ahmet Faik Karakaya, Mehmet Özak, Nejat İşler... Ve çok özel anılar...

Gümüşlük'ten 3 portre...

Ahmet Faik Karakaya, Mehmet Özak, Nejat İşler...

Ahmet Faik Karakaya, Mehmet Özak, Nejat İşler

Ahmet Faik Karakaya, Mehmet Özak, Nejat İşler - Fotoğraf: Yalçın Çakır

Gümüşlük...

"İçi seni yakar, dışı beni" sözüne tam da uyan mükemmel mahalle... Muhteşem gün batımları, havası, doğası, doğallığı, kendisine has şivesi, çileği, otu, mantarı, balığı, denizi, yerlisi, akıllısı, delisi, sonradan olması (benim gibi) ve kabak çiçeği dolmasıyla cennetten bir köşe.

Bu yöreye ilk geldiğimde kimseyi tanımıyordum, sahilde. Yerliler birbirlerine, "Naaapıp duruuunn" diye sesleniyor, köy içinden geçerken gördüğüm nenelere, bacılara, kardeşlere fotoğraflarını çekip selam verdikçe, "Ne gezip durunn bu sıcaklaada" yanıtını alıp mutlu oluyordum.

Bir gün bir tabela gördüm; "Faik'in Gayvesi..." Tam sahilde, iskelenin karşısında salaş bir mekan. Girdim oturdum. "Gayve..." Hoşuma gitmişti bu tanımlama. Gayvede oturmuş çay içiyordum. Dev gibi bir adam geldi oturdu yan masama. Sonra kocaman göbekli, kırmızı yanaklı, süzgün ve de baygın bakışlı bir adam yürüyormuş da yürümüyormuş gibi salınarak çay getirdi o dev gibi adama.

Faik Karakaya...

Sordum; "Kim bu?"
Dediler, "Fayikdir o, çayı getiren de Korhan."
Sordum; "Faik kim?"
Dediler; "Gayvenin sahibi. Bizim gulübün de başkanı."
Sordum; "Hangi kulübün?"
Dediler; "Gümüşlük futbol kulübü..."

Kalktım yan masaya gittim. Selam verdim ve izin istedim;

"Oturabilir miyim?"

"Buyar abi, otur tabii. Ne içersin" dedi sıcak bir gülümsemeyle.

"Beni tanıyor musunuz, Yalçın Abi..." dedim. Ardından kendimi tanıttım. Telefonuyla ilgileniyordu bıraktı, kaldırdı kafasını baktı ve "Yok abi, çıkartamadım" demedi nezaketinden ama bir es verdi konuşmayı sürdürmem için.

"Ben Yalçın Abi. Hani şu ekranların Yalçın Abisi."

Bu garip tanışma sözlerine tepki vermeden gülümsedi yine nazikçe. Cesaret alıp söze girdim;

"Ben Gümüşlüğün ve Gümüşlük Spor Kulübü'nün belgeselini yapmak istiyorum. Yardımcı olur musunuz?"

Tam o sırada telefonu çaldı;

"Aloo, buyur ablam. Olur abla tabii ki, oda 250. Kaç gün? Kaç oda?"

Konuşmasının bitmesini bekledim. Ardından telefon numarasını istedim.

Hiç tereddüt etmeden verdi numarasını ve ekledi;

"Abim ne yardımım olursa hazırım. Yeterki Gümüşlük için ve kulübümüz için olsun."

Evet, o adam Gümüşlükspor Kulübü Başkanı, Gümüşlüklü iş insanı Ahmet Faik Karakaya'ydı. Gümüşlük sahilinde tanıdığım, tanıştığım ilk insan.

Aslında beni tanıyamamıştı ama nezaket içinde söylediği o sözünü hiç unutmayacağım;

"Abim ne yardımım olursa hazırım. Yeterki Gümüşlük için ve kulübümüz için olsun."

Mehmet Özak...

Gümüşlük'de tanıdığım bir diğer insan yakışıklı, müzmin bekar ve bir türlü sarhoş olmayan Mehmet Özak'dı. Gümüşlük Club'da ve beachinde çok sık gördüğüm ve maçlarda sık sık fotoğrafını çektiğim Mehmet Özak. O da Gümüşlüğün ünlü simalarından, iş insanı bir adam. Ama ben başlarda onun Gümüşlükspor Kulübü yönetiminde olduğunu bilmiyorum.

Sonra bir gün biri dedi ki, "Yalçın Abi, web sitende resmini goyup, goyup adını yazmadığın o adam bizim basgan yardımcısıdır..."

Girdim internete baktım, "Mehmet Özak. Gümüşlükspor Başkan Yardımcısı." Ve daha pek çok işle ilgili etiket. Ama o Mehmet Özak mütevaziliğinden dolayı bir kez olsun uyarmamıştı beni. Hep o muzip ve biraz da hınzır gülümsemesiyle poz verdi objektifime. Ne saygıda kusur ettti ne de kim olduğunu söyledi bana. Sessiz, sakin, kendinden emin hali ve tavrıyla nedenini bilmiyorum ama hep güven verdi bana.

Bir gün dedim ki, "Yaa Özak kardeş ben Gümüşlükspor'un belgeselini yapacağım. Senden de bir röportaj alabilir miyim?" Dedi ki;

"Abi ne zaman diyorsan yeterki Gümüşlük kazansın... Bize birşeyler düserse söyle, haberimiz olsun."

Nejat İşler...

Anlatmama gerek var mı? Nejat İşler işte... Sanatçı, oyuncu, yazar, seslendirmeci, Tezgah'ın sahibi... Hep duyar ve de okurdum;

"Nejat İşler Gümüşlük'de yaşıyor..."

Oyunculuğunu çok sevdiğim için tanışmayı istiyordum. Ama hiç denk gelmedim bu şirin mahalledeki ilk aylarımda Nejat İşler'le. Sonra bir gün sanırım 2017 yılı kış başlangıcında sabahın bir garip saatinde sahilde yürürken karşıma çıktı. Üzerinde koyu renk bir kaban, yakalarını kaldırmış, bir karış kirli sakalla geçip gitti yanımdan. Selam vermek için başımı salladım oralı bile olmadı. Belki de görmedi bile. Kendi dünyasında ağır ağır yürüyordu, sakin ve huzurlu.

Ardından bir gün maçta denk geldik. Nejat İşler, Mehmet Özak ve Ahmet Faik Karakaya yan yana. Fotoğraflarını çekmek için izin istedim. Ardından yanına gittim ve Gümüşlükspor belgeseli hazırladığımı söyledim. Aslında beni uyarmışlardı, "Huysuzdur, konuşmaz. Tersler. Kalbin kırılır" diye. Ama öyle olmadı. Öyle de değilmiş. Bambaşka bir İnsan Nejat işler, yazsam kitaplar yetmez. Karşımda gözlerinin içinde yaşam akan bir adam bana dedi ki;

"Yap abi. Gümüşlük ve Gümüşlükspor için ne yapmam gerekiyorsa ben hazırım..."

Şimdi bu üç insanla (bana göre) çok iyi dost olduk. Hepimizin ortak derdi Gümüşlük ve Gümüşlükspor. Ne benim onlardan bir beklentim ve çıkarım var ne de onların benden ve de Gümüşlük'den.

Tek derdimiz Gümüşlük ve Gümüşlükspor...

Gümüşlükspor belgeseli hazırlanıyor, haberiniz olsun. Montajlar başladı. Lig sezonu bitsin röportajların kayıtları başlayacak ve "Bir İhitimali Daha Olanların" belgeseli bitecek, İnşallah...

Yani her durumda, "Gümüşlük kazanacak."

Haydin iyi akşamlar. Bekleriz hepinizi Gümüşlüğe.

Naaptırıp durunuz orada. Hadi çıkın gelin buralara.

YALÇIN ÇAKIR'IN DİĞER KÖŞE YAZILARI İÇİN TIKLAYIN