Gümüşlük anılar 2; Yalçın Çakır Gümüşlük
GÜNCE

Gümüşlük anıları 4

Gümüşlük | Anılar | Günce

GÜMÜŞLÜK GÜNCESİ

Gümüşlük anıları

Gönüllü Sürgün ©

Şimdi, öncelikle yalnızlığı sevmeniz gerekiyor (benim gibi yalnız yaşayacaksınız)... Çok bunalırsanız şu sözü tekrarlayın;

"Dayan yüreğim, dayan... Bu soluk bu yokuşu da aşar..."

Sonra müziği, doğayı, bahçeyi, toprağı, hayvanları, hayvan bokunu, tezeği, otu, ağacı, akrebi, çıyanı, yılanı, böceği, kuşu, ayıyı, domuzu ve de insanları seveceksiniz. Hoş görülü, sabırlı, kendinizle barışık, duyarlı olacaksınız.

Köyde yaşıyorum diye sevinmeyin. Ekonomik koşullar her yerde aynı. Harcamalarınızda (ek gelirleriniz yoksa) tutumlu olacaksınız. Sigorta primleri asgari ücretten yatmış bir emekciyseniz daha da dikkatli olacaksınız. Unutmayın sahurda yediğiniz hurmalar kredi kartının ödeme günü bir yerlerinizi tırmalar...

"Heyooo, ben artık köyde yaşıyorum" diyerek yaymayacaksınız. Alkole, tütüne dayanıp dağıtmayacaksınız. Köyde yaşamanın en güzel yanlarından biri de "sağlıklı olmak..." Bunu da unutmayacaksınız.

Düzenli spor, yürüyüş yapıp formunuzu da, akıl sağlığınızı da, motivasyonunuzu da koruyacaksınız. Kendinizi iyi hissedin. Formül bu. Kendinizi sosyal medyada birilerine beğendirmek değil amaç... Gerçekten iyi hissetmeniz çok ama çok önemli. Akşam huzurlu uyuyup, sabah zinde kalkıyor musunuz... İşte bu...

Bollll, bol bisiklete bineceksiniz. Hatta mümkünse heryere bisikletle gideceksiniz... Binemiyor musunuz, yürüyün... Köyde hayat böyle. Eski fotoğraflarda var ama artık köylerin çoğunda eşek, katır kalmamış. O zaman ya bisiklet ya da tabana kuvvet... Bulursanız da bi eşek alıp varsa bahçenize bağlayın. Bakıp bakıp geçmişe gidersiniz. Binip, binip sizin de üstünüze binildiği günleri hatırlarsınız, iyi mi!...

Hazır fırsat varken (benim gibi zorunlu sürgün ve de emekliyseniz. Yani vaktiniz bolsa) bol bol kitap okuyun. Resim yapın, yazın... Fotoğraf çekin... Dernek, örgüt STK'lara bulaşın... Üşenmeyin, çekinmeyin tüm gerekli sosyal aktivitelere katılın. Çevre edinin ve aktif olun. Böyle bir örgütlülük yoksa siz bir dernek kurup üye toplayın ve çevre, doğa, sanat, hak, hukuk, barış, beldeniz, köyünüz, yöreniz adına mücadele edin.

Özenle yerleştirilmiş rafları ve sizi harcamaya davet eden tuzaklarla dolu büyük küçük, ucuz mu ucuz marketler yerine köy bakkalını tercih edip yaşamalarını sağlayın. Unutmayın zor günde marketler defter tutmuyor ama köydeki bakkal, "sonra verirsin" diyor. Sistem böyle...

Sokak canlılarıyla dost olun. İnanın bana köpeklerin, kedilerin, tavukların hatta sincapların, hepsinin duyguları var. Sizi ve çevrelerini anlıyorlar. Sevgiye sevgi, düşmanlığa düşmanlık... Aynen bu. Benim 4 tane sokak dostum var. 3'ü köpek biri sincap. Yani bildiğiniz sincap. Karşılıklı bir ilişki, adını Mincap koyduğum Sincap'la. Neden Mincap, minnacık da ondan. Adına alıştı. Ne zaman Mincap diye seslensem bir yerlerden ürkek ürkek kafasını uzatıyor. Biliyor artık ona zarar vermeyeceğimi ama yine de temkinli, dikkatli. Mamasını kapıyor ve vınnn... Köpişlerim mi? Köyün delisi havasında bakkala giderken, spor yaparken, yürüyüşe çıkınca 4 köpek arkam da. Ben de elimde asa niyetine taşıdığım ağaç dalıyla deli deli dolaşıyoruz. Ama mutluyuz. Çok mutlu hem de...

Haftada 1 gün kurulan köy pazarına gidin (Gümüşlük'de her Çarşamba kuruluyor TIKLA)... Pazardan köylülerin yetiştirdiği ürünleri alın, yöresel yemekleri öğrenip pişirin. Mutfağı sevin. Otlarla oynaşmayı, onları tanımayı öğrenin. Yöresel otlarla nefis mezeler, salatalar, yemekler hazırlayın. Konuklarınıza gerçek yöresel masalar kurun. Ya da bahçenizde, balkonunuzda tek başınıza oturacağınız masanızda bol otlu, sebzeli, meyveli yemeklerin keyfini çıkartırken pikabınızdan yükselen klasik müzikle ruhunuzla dans edin.

Tabii unutmadan, müzik ruhun gıdasıdır. Bir pikap edinin. Ve bir pilli, şarjlı taşınabilir radyonuz olsun. Ohhh misss... Pikap candır. Kodeklenmemiş, dijitalleştirilmemiş saf müzik ve sestir plak. Ve radyo da sürprizlerle dolu bir kutudur. Kanal arama düğmesini çevirdikçe neler çıkar karşınıza neler...

Ben televizyonu unutalı çok oldu. Kaldıramıyorum dizilerin ruh hastası eden içeriklerini. Haberler mi, umrumda değil. Yesinler birbirlerini. Kan, vahşet, göz yaşı. Sunucuların daha çok reyting uğruna abartılı hareket ve ses tonlarıyla oynamaları ve de ekran yazıları... Zamanında çok yaptım. Hatta en kıralını yaptım. "Taşıma ustası" derlerdi bana. Yani reklama izleyici taşıma, merak uyandırma, izleyiciyi ekran başında tutma becerisi veee reyting... Patronun cebi dolsun senin de okşamalarla salak ruhun şad olsun... Yok abi, bunlar bana göre değil. Hepsi geçmişde kaldı...

Buraya gelince ilk işim dijital platform üyeliğini iptal ettirmek oldu. Üyelikten çıkana kadar da akla karayı seçtirdiler. Faks çek, İadeli taahhütlü posta gönder, alıcıyı götür yetkili servise tesim et. Sonra telefon üstüne telefon. Neden çıkıyormuşum, daha uygun paketleri varmış... Hatta "ikna servisi" diye bir servis kurmuşlar ardı ardına arıyorlar... Pes yani, bu kadar yani...

Çanağı döndürdüm Türksat'a... Ohhh beee... Adı çok da bilinmeyen bazı film ve belgesel kanalları var ki mükemmel. Yerel kanallarda da bi dolu dünya. Yurdun her köşesinden görüntüler... Türküsü, uzun havası, yöresel yemekleri, yerel belgeselleri... Yüzlerce tv kanalı huzurunda. Gülmek mi istiyorsunuz açın pazarlama kanallarını. Eğlence niyetine seyredin... Gül gülebildiğince. Bazıları modern Sülün Osman. Her derde deva krem mi ararsınız, azdırıcı damla mı istersiniz, gizemli sıvıların karşımıyla icat edilmiş yüzyılın takviye gıdalarına mı ihtiyacınız var... Hepsi var merak etmeyin. Yeterki siz niyet edin :)

Şimdiiii... Geldi sıra günlük yaşamın inceliklerine. Yani kendi kendinize yetmenize... O da bir sonraki yazımda. Artık gün gün Gümüşlük yazılarıma başlayacağım. Sıkı durun. Şehir hayatını geride bırakmayı düşünenler bu yazılar size...

Devam edecek...